Reis Bey - Necip Fazıl Kısakürek

   

“Bana sorarsanız, beşeri keşiflerin en büyüğü olarak tekerleği gösteririm. Sanat şekilleri içinde bence en büyük keşif tiyatro... Tekerlek, nasıl, bitmeyen mesafeler üzerinde sonsuz bir dönüşse, tiyatro da, durmayan zamanın mikap biçimi bir kavanoz içinde, bütün madde ve hareket kadrosuyla dondurulması...”
   Necip Fazıl’ın kaleme aldığı bu tiyatro eseri, büyük bir mana taşıyarak okuyucuya aktarılmış. Özellikle hukukçu arkadaşlarımın okuması gerektiğine inandığım kitapta, merhamet duygusunun adalet ile iç içe olduğu, herkesin birbirini affetmesi için çabalaması gerektiği vurgulanmış.
   Reis Bey, tek başına otellerde ikamet eden, kendini göreve adamış bir hakim, ‘’gözyaşı suçun rengini soldurmaz’’ anlayışıyla tavizsiz bir kanun tatbikçisidir. ‘’Merhamet’’ kelimesini ‘’ağızların iğrenç sakızı’’ olarak nitelendirir. Ona göre merhamet etmek idamlık derecesinde affedilmeyecek bir suçtur.
   Reis Bey, evinde öldürülüp mücevherleri çalınan bir kadının zanlı olarak oğlunun bulunduğu davaya bakar. Davanın bütün seyri mahkumun idamının kaçınılmaz olduğu yönünde gelişir. Reis Bey’in ifadesiyle ‘’annesinin mezardan çıkıp ‘beni oğlum öldürdü’ diyecek kadar’’ bütün deliler zanlının üzerinde toplanmıştır. Masumdur ancak bunu ispatlayabilecek hiçbir somut delile sahip değildir. Kendini savunmak için kullandığı her yol, bir noktadan sonra akli metotlarla tespit edilemeyecek kadar gözden kaybolur; merhamet veya hislerle görülebilecek bir vasfa girer. Karşısında merhamet duygusundan yoksun, kanun makinesi Reis Bey olduğundan masumiyetini ispat edemez ve eli mahkum idam gömleğini giyer.
   İnfazın hemen ardından ölen mahkumun masum olduğu gerçeğinin anlaşılması ve gerçek katilin ortaya çıkarak suçunu itiraf etmesiyle Reis Bey bambaşka bir insana dönüşür. Merhamet duygusundan yoksun adam gitmiş yerine adeta bir merhamet abidesi gelmiştir. Vicdan azabı ile hakimlik mesleğinden de istifa eden Reis Bey, her yerde acımaktan, affetmekten ve merhametten bahsetmeye, herkesten af dilemeye, alemdeki her kötü durumdan kendine pay çıkarmaya başlar. Bir zamanlar ‘’ağızların iğrenç sakızı’’ olarak gördüğü merhameti kafasında fikirleştirmeye başlar.
   Reis Bey, idam edilen gencin sürekli takıldığı kumarhaneye gider ve orada da acımaktan, merhametten bahsetmeye başlar. Bu konuşmaları o kadar etkili olmuştur ki bir konuşmasında orada bulunan tüm kabadayıların taşıdıkları silah ve bıçakları toplar. O esnada kumarhaneyi polis basar ve baskın esnasında kumarhane garsonu, bulundurduğu eroini Reis Bey’in cebine atar. Üzerinde silah ve eroin bulunan Reis Bey tutuklanır ve hapse atılır. Mahkemede Reis Bey’in merhamet ve acımak üzerine konuşmalarından ve Reis Bey’i korumak için suçu üstlenenlerden etkilenen Kumarhane garsonu suçunu itiraf eder.
   Kitabın sonunda yazar, okuyucuyu adalet ile merhametin arasındaki ilişkiyi düşünmeye sevk ediyor. Acaba adalet ile merhamet iç içe midir? Adaletin gerçekleşmesine merhamet mani olur mu? Adaletin gerçekleşmesinde merhametin rolü nedir?
“Etmeyin Reis Bey, siz ağlayamazsınız. Ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz. Siz merhametten acıma duygusundan yalnız kötülük doğacına inanmışsınız. Yerine göre haklısınız. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için en büyük hakkı kaybediyorsunuz. Rahmet kaldırılmış sizin kalbinizden. Buz çölünde yol alıyorsunuz. Reis Bey, mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim. Allah sizi de arındırsın.”(idam edilen gencin son sözleri)
   Bu anlamlı tiyatro eserinin filmini de izlemenizi tavsiye ederim. Linkini buraya bırakıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=L7OklUH6FQw

Yorumlar

  1. Bu kitap merhameti muazzam anlatan bir kitap.
    Merhamet sadece hukukçularda değil Müslümanım diyen her fertte bulunmalı .. tavsiyene katılıyorum abicim😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun için teşekkür ediyorum ayrıca merhametin, yalnızca Müslümanlarda değil tüm insanlarda bulunması gerektiğini düşünüyorum, canım kardeşim :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar